AĞRI İLİNDE ARICILIK YAPISI VE DEĞERLENDİRME DURUMU


(Yrd.Doç.Dr. Faruk KAYA Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi)

Ağrı, arıcılık bakımından Doğu Anadolu Bölgesi’nin çoğu yüksek sahalarında görülen benzer coğrafî özelliklere sahiptir. Ağrı’nın arazi yapısı engebeli olup dar bir alan içinde topoğrafik farklılıklar göstermesi nedeni ile arıcılık sezonu daha uzun sürebilmektedir. Yükseklik farklılıklarının yanı sıra; bitki örtüsü bakımından zengin bir floraya sahip olması, bitkilerin değişik zamanlarda çiçek açması ve yöreye has çiçeklerin bolluğuyla da Ağrı arıcılık yönünden elverişli özelliklere sahip bulunmaktadır. Bilindiği gibi pestisit kullanımı bal arılarının yararlandığı nektar kaynaklarını azaltmakta, bu durum hem koloni veriminde azalmaya hem de daha yoğun seyyar arıcılık yapılmasına neden olmaktadır. Ağrı’da ise ziraî mücadele faaliyetinin çok yoğun olmaması, gerek bal kalitesini ve gerekse arı populasyonunun korunmasında önemli bir ayrıcalık sağlamaktadır.

Ağrı’ da elverişli doğal şartlara rağmen, arıcılığın yeterince geliştiği söylenemez. Modern yöntemler uygulandığı takdirde, diğer ekonomik faaliyet kollarından daha fazla gelir sağlayabilecek bir tarım kolu olan arıcılığın, yeterince gelişmemesinin nedenlerinden biri eğitim eksikliğidir. Bununla birlikte yörede uzun ve şiddetli kış şartlarının yaşanması arıcılık faaliyetini olumsuz yönde etkileyen en önemli doğal etkendir.

Ağrı, hayvancılık ve tarım faaliyetlerinin birlikte yapıldığı illerden biridir. İl içerisinde ekonomik faaliyet sahası, yer şekilleriyle ilişkili bir şekilde farklılık göstermektedir. İldeki tarım ve hayvancılık faaliyetleri genelde geleneksel yöntemlerle yapıldığı için yüksek gelir elde edilebilen ticari bir faaliyet haline dönüşememektedir. Bilindiği gibi geri kalmış yörelerin kalkındırılmasında yerel kaynaklar büyük önem taşır. Hatta yerinde kalkınma açısından, bu gibi yerel kaynakların değerlendirilmesi sürekli ve güvenilir kalkınmanın temelini oluşturur. Yerel kaynaklara dayanan kalkınma modelinin zorunlu olduğu yörelerden birini de Yukarı Murat Havzası’nda yer alan Ağrı ili oluşturur. İldeki zengin ot potansiyeline bağlı olarak yapılan hayvancılık faaliyetleri ile birlikte arıcılık gibi alternatif ekonomik kaynakların da kullanılması, yörenin kalkınması için bir zorunluluktur.

Ağrı ili, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat Bölümü içerisinde yer almaktadır. Ağrı ilini, kuzeyde Kars, kuzeydoğuda Iğdır, güneyde Van ve Bitlis, güneybatıda Muş, batıda Erzurum ve doğuda ise İran devleti çevreler. Yaklaşık olarak 11376 km² yüz ölçüme sahip Ağrı ilinde; Doğubayazıt, Patnos, Diyadin, Eleşkirt, Tutak, Taşlıçay, Hamur ve Merkez ilçe olmak üzere sekiz ilçe yönetim bölgesi bulunmaktadır.

Yükselti farklarının da etkilediği farklı morfolojik birimlerin yer aldığı araştırma sahası, dağlık –tepelik alanlar, ovalar ve vadiler olmak üzere, başlıca üç ana jeomorfolojik üniteden oluşmaktadır. Araştırma sahasındaki ova tabanlarından çevreye doğru gidildikçe kademeli olarak yükselti artmakta ve vadiler derinleşmektedir. Ovalar ile yüksek dağlık -tepelik alanların iç içe bulunduğu araştırma sahasında kısa mesafelerde önemli yükselti farkları görülür. Nitekim vadi tabanları ile çevrede yer alan yüksek dağlık sahalar arasındaki bağıl yükselti farkı, birçok yerde 1000 m.yi geçmektedir. Dolayısıyla sahada yer alan ovaları çevreleyen bu dağlar aynı zamanda inceleme alanına bir havza niteliği kazandıran en önemli orografik elemanlardır.

Sosyal bir topluluk olan arıların yapılan çalışmalar sonucunda 29-33 ºC arasında çok faal oldukları, 10 ºC altında ve 37 ºC üzerinde ise hiç faaliyette bulunmadıkları tespit edilmiştir (Tunçel, 1992; 98). Ağrı ve ilçelerinde arıcılık için gerekli olan sıcaklığın görüldüğü mayıs-eylül ayları arasında bunaltıcı yaz sıcaklıklarının görülmemesi, arılar için uygun bir faaliyet ortamı oluşturmaktadır. Nitekim yörede yılın en sıcak ayları olan temmuz ve ağustos aylarında bile aylık ortalama sıcaklıklar 20 – 22 ºC arasında seyretmektedir.

Ağrı ilinde yıllık sıcak dağılışı yükselti, bakı ve yamaç eğimi gibi orografik faktörlere bağlı olarak kısa mesafelerde değişiklik göstermektedir. Örneğin Patnos (1650 m), Tutak (1500 m) ve Doğubayazıt (1725 m) gibi yükseltinin az olduğu istasyonlar yazın fazla ısınan, kışın ise en az soğuyan yerlerdir. Buna karşılık yükseltisi biraz daha fazla olan Eleşkirt (1800 m) ve Diyadin (1900 m), deki meteoroloji istasyonlarından da anlaşılacağı üzere bu yerler yazın daha az ısınan ve kışın daha fazla soğuyan alanlardır. Đlçe bazında görülen sıcaklık değişiklikleri, kısa mesafede önemli yükseklik farklarının ortaya çıktığı vadi ve ovalık kesimler ile dağlık ve tepelik alanlar arasında da görülmektedir. Bu durum da arıların beslenmesi için temel unsur olan bitkilerin vejatasyon devrelerinin farklılaşmasına yol açarak, yörede ilkbahar ve yaz devresinde her zaman çiçekli kalabilen bitkilerin bulunmasına imkan tanımaktadır.

Aşırı sıcaklık gibi şiddetli yağmur ve dolu şeklindeki yağışlar da arıcılığı olumsuz etkiler. Kovana çarpan dolu taneleri arıların tedirgin olarak kovandan çıkmalarına neden olurken dışarı çıkan arılar ise yağıştan ölürler. Aynı şekilde arı kovanlarının konulacağı yer rüzgara açık olmamalıdır. Kovanlar yazın güneş altında kışın da rutubetli bir ortamda bırakılmamalıdır. Çünkü nem bir çok arı hastalığının oluşması, gelişmesi için en uygun ortamı oluşturur. Ayrıca arılar nem oranı yüksek olan yerlerde verimli olamazlar (Tunçel, 1992; 98).

Ağrı ve ilçelerindeki meteoroloji istasyonu verilerine göre sahaya düşen yıllık yağış miktarı 333,2 (Doğubayazıt) ile 631,9 (Eleşkirt) arasında değişmektedir (Tablo 2). Aynı il sınırları içerisinde yer alan istasyonlarda yağış değerlerinin bu kadar farklılık göstermesi, arıcılık faaliyetleri açısından önem taşıyan bitki örtüsünün, uzun bir süre çiçekli kalmasını sağlamaktadır.

Ağrı’da arıcılık için gerekli olan uygun iklim koşulları, büyük ölçüde yaz sezonunda bulunmakla birlikte, özellikle kış ayları süresince, karla kaplı gün sayısının fazla olması, arıcılık faaliyetlerini önemli ölçüde kesintiye uğratan en önemli faktördür. Örneğin arıcılığın en yoğun olarak yapıldığı Ağrı merkez ilçede karla kapalı gün sayısı 116,2 gün ve Eleşkirt’te ise 128,9 gün kadardır. Karla kaplı gün sayısının bu kadar fazla olması, arıların kışlatma süresini uzatmakla birlikte kış kayıplarının fazla olmasına da yol açmaktadır.

Ağrı’da iklim elemanlarına bağlı olarak otsu formasyonlar yaygın durumdadır. Yarı nemli bir iklime sahip olan havzada sıcaklık, yağış ve nemlilik değerlerinde yerel olarak farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Nitekim yükselti basamakları ve topoğrafya şartları kısa mesafelerde değişikliğe uğramaktadır. Havza tabanında 3-4 ay olan kurak dönem, dağlık alanlarda daha kısa süreli belirmektedir.

Sahada Neojen göl tortulları ve Kuvaterner dolguları üzerinde gelişmiş olan doğal step vejetasyonu büyük bir alanı kaplamaktadır. Bu step elemanları genellikle Đrano-Turaniyen kökenlidir (Atalay, 1983; 167). Çalışma sahasında % 80.6’sının floristik bölgesi tespit edilen bitkilerin, % 35’ini Đran – Turan, % 22.0’ sini geniş yayılış alanlı, % 14.0’ ünü Avrupa-Sibirya ve % 2’sini ise Akdeniz Fitocoğrafya bölgesine ait türler teşkil eder. Mevcut bitkilerin bir bölümünün ise (yaklaşık % 19.8 kadarı) henüz menşe sahaları tespit edilememiştir (Gümüş,1990;31).

Çalışma alanında en çok rastlanan başlıca doğal step familyaları ve bu familyalara ait başlıca türler şunlardır. Gramineae (Buğdaygiller): Alopecerus arundinaceus (çayır tilki kuyruğu), Elymus hispidus (ayrık otu), Bromus tomentellus (delice), Hordeum bulbosum (yabani arpa), stipa pantica (kılıç otu), Leguminosae (Baklagiller); Astragalus mikrocephalus (geven), Astragalus christianus (geven), Midecago sativa (yonca), Vicia crassa (yabani fiğ), Trifolium pratanse (çayır üçgülü), Compositea (Toplu çiçekgiller): Artemisia absinthium (gelin otu), Artemisia austriaca (küçük yavşan otu), Artemisia spicigera (yavşan otu), Triple Urospermum trarscoucacium (papatya), Cantaurea iberica (kırmızı peygamber çiçeği), Centaurea glastifolia (sarı peygamber çiçeği) Cantaurea solsititialis (çayır dikeni), Cirsium arvanse (tarla dikeni), Helichrysum plicatum (yayla çiçeği),(Gümüş,1992; 153-175).

Labiateae (Baklagiller): Teucnium orienal (kirve otu), Thymus Fallax (kekik), Mentha longitolia (tüylü nane), Teucrium chamaedrys (yer meşesi), Stachys lavandula folia (mor çiçekli dağ çayı) (Gümüş,1990;33). Roseceae (Gülgiller): Sanguis-orba minor (küçük çayır düğmesi), Sarguisorba armena (çayır düğmesi), Polygonoceae (çoban değeneğiller): Polygonom bistorta (çayır çoban deneği), Rumex scutatus (ekşi kulak), Popaveraceae (Haşhaşgiller): Papau orientale (yabani haşhaş), Boraginaceae (Hodangiller): Anchusa leptophylla (sığır dili), Euphorbiaceae (sütleğengiller): Eupharbia virgata (sütleğen), Solana ceace (patlıcangiller): Hyoscyamus retüculatus (mor çiçekli banotu), Convolvulaceae (sarmaşıkgiller): Conculuulus arvensis (tarla sarmaşığı), Umbelliferae (Maydanozgiller): Eryngium billardieri (boğa dikeni) (Gümüş,1990;33).

Çalışma sahasında, ova tabanından 1950 m. yükseltisine kadar doğal step, 2500 m.ye kadar antropojen step ve 2500 m.den sonra ise Alpin çayılar kuşağı şeklinde belirlenen bitki örtüsünün özellikleri yükselti, bakı ve litoloji gibi faktörlere bağlı olarak önemli değişiklilere uğramaktadır. Antropojen step formasyonu içinde yer alan otsu türler, doğal step vejetasyonu türlerinden pek farklı değildir. Zaten bu yükselti kuşağının yağış değerleri havza tabanından fazladır. Yağışın artmasıyla birlikte otların boyları da yükselmektedir. Yaz başlarındaki yağışların yanında eriyen karların da bitkilerin su ihtiyacını karşılaması bakımından yeşillenme ve kuruma alçak sahalara göre daha geç olmaktadır.

Yükselti ve bakı şartlarının uygun olduğu vadi yamaçlarında orman kalıntılarına rastlanır. Bunlar genellikle kaynak sularıyla korunabilen dar sahalı topluluklardır. Ağrı ovasının güneyindeki dağlarda (Kılıç dağları) 2250 m.ye, kuzeyindeki dağlarda (Taşkom dağları) ise 2600 m.ye kadar yükselen bozulmuş ormanların içinde ardıç, meşe, huş, kavak, yabani armut ve elma ağaçlarına rastlanır. Çat çayının batı yamaçlarında 2200-2400 m.de volkanit fliş kontağında çıkan kaynaklardan beslenen koruluklar görülmektedir. Eleşkirt’in kuzeybatısında 2200-2300 m. arasında volkanik sahada armut, elma ve kuşburnu ağaçları yaygındır. Dedemaksut dağının kuzey yamaçlarında 2000¬2250 m. de kavak toplulukları görülmektedir (Girgin, 1991; 181).

Saha genelinde görülen floradaki bu çeşitlilik, yörede önemli bir arıcılık potansiyeli doğurmuştur. Yerli arıcılar tarafından yeterince değerlendirilmeyen bu potansiyel, özellikle her yıl Ağrı’ya gelen çok sayıdaki gezginci arıcı tarafından kısmen değerlendirilmektedir.